AYA YORGİ RUM MANASTIRI
Adres: Büyükada-Nizam, Büyükada, Adalar/İstanbul
* İstanbul adalarının en büyüğü ve belki de en güzeli olan Büyükada'nın en yüksek tepesinde, halk arasında Aya Yorgi adı ile bilinen, Agios Georgios Rum Ortodoks Manastın bulunmaktadır. Bu manastır, adını M.S. III.asırda, Hristiyan inancından dolayı putperestler tarafından şehit edilen ve bugün mezarı Filistin'de bulunan, Roma ordusunda subay olan, Anadolu'lu (Kapadokyalı), Aziz Georgios'tan almaktadır. Mevcut rivayetlere göre, manastır bin yılı aşan bir maziye sahip olup M.S. 963 senesinde Bizans İmparatoru Nikiforos Fokas zamanında inşa edilmiştir. Aya Yorgi'nin mucizevi ikonası ise Büyükada'daki İmparatoriçe İrini'nin Kadınlar Manastın tarafından hediye edilmiştir. Bizans İmparatoru Manuil Komninos'un 1158 tarihli altın mühürlü fermanında ise, İstanbul Adalar ve buradaki manastırlar zikredilmekte olup, bunların arasında Kodono ismi de geçmektedir. 19. asır tarihçisi Manuil Gedeon' a göre ise, bu isim Büyükada'daki Aya Yorgi Kudunas (Çıngırakçı) Manastırı'ndan başkası değildir.
AYASOFYAİ KEBİR CAMİİ
Adres: Sultan Ahmet, Ayasofya Meydanı No:1, 34122 Fatih/İstanbul
* Ayasofya-i Kebir Camii dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alır. Yapı; mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği ile sanat dünyasında önemli bir yer tutar. Bu muazzam eser Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5'inci yüzyıldan İstanbul'un fethine kadar Hagia Sophia (Kutsal Bilgelik) olarak isimlendirilmiştir. İmparator Konstantios tarafından 360 yılında yaptırılan Megale Ekklesia ve İmparator II. Theodosis’in 415 yılında yeniden inşa ettirdiği kilise halk ayaklanmalarında yıkılmıştır. Günümüz Ayasofya-i Kebir Camii, İmparator Justinianos tarafından dönemin iki önemli mimarı Tralles’li (Aydın) Anthemios ve Miletos’lu (Balat) İsidoros’a yaptırılmıştır. Kayıtlardan, iki baş mimar ile birlikte çalışan yüz mimar ve her mimarın emrinde yüz işçinin binanın yapımını 5 yıl 10 ay gibi kısa bir sürede tamamladıkları anlaşılmaktadır. 916 yıl kilise olarak ibadete açık olan yapı, Fatih Sultan Mehmed'in 1453'te İstanbul'u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. Fetihten hemen sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Dönemi ilaveleri ile birlikte cami olarak varlığını sürdürmüştür. 16'ncı ve 17'nci yüzyıllarda, caminin içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir. Yapının dışına farklı dönemlerde yaptırılan minareler, medrese, sıbyan mektebi, muvakkithane, şadırvan, sebiller, güneş saatleri, mütevelli heyeti odası ile Ayasofya-i Kebir Camii, Osmanlı Dönemi'nde kompleks bir yapıya dönüştürülmüştür. Ayasofya-i Kebir Camisi 1934 yılında müzeye dönüştürülmüş ve 2020 yılına kadar müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise tekrar cami statüsü kazanmıştır. Ayasofya-i Kebir Camisi'nin mimarisindeki en önemli özelliği kubbesinin alışılmıştan daha büyük oluşu ve orta mekâna hâkim olmasıdır. Cami inşa edilirken, mimarlar tarafından binanın yapımında mermer, taş ve tuğla kullanılmış; kubbenin depremlerde kolay yıkılmaması için de özel olarak üretilen, hafif ve sağlam tuğlalar kullanılmıştır. Sultan Abdulmecid'in (1839-1861) emri ile 1847-1849 yılları arasında İsviçreli Fossati Kardeşler tarafından yapılan onarımlar kapsamında, dönemin en önemli hattatlarından Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından ana kubbenin 11,3 metre çapındaki alanına Kuran-ı Kerim'in Nur Suresinin 35'inci ayeti yazılmıştır. Farklı dönemlerden figürlü ve figürsüz birçok mozaik süsleme ile bezenmiştir. Yapıldığı dönemden günümüze kalan en önemli mozaik bezeme örnekleri, norteks alanında görülebilen figürsüz mozaiklerdir. Tasvir kırıcılık döneminde yapıda bulunan tüm figürlü mozaiklerin kaldırıldığı düşünülmektedir. 843 yılında bu dönemin sona ermesiyle birlikte yapıda yapılan ilk figürlü mozaik Apsis Mozaiği'dir. Galeri katı, Tympanon Duvarı, narteks, vestibül girişi, papaz odaları olmak üzere yapının birçok yerinde farklı tarihlerde yapılmış figürlü mozaikler bulunmaktadır. Yapıdaki en önemli Osmanlı eklentilerinden birisi Sultan I. Mahmud tarafından 1739 yılında yaptırılan kütüphanedir. Kütüphane, Okuma Salonu, Hazine-i Kutub (kitapların korunduğu oda) ve bu iki bölümün arasındaki koridordan oluşur. Okuma Odası, yapının ana mekânından başlıkları baklava dilimli altı sütunun taşıdığı bir camekan ve bunu örten tunç şebeke ile ayrılır. Kütüphaneye girişi sağlayan iki kanatlı kapı, çiçek ve kıvrık dallarla süslü tunç şebeke ile kaplıdır ve ‘Ya Fettah’ oymalı iki kulpu vardır. Okuma odasının duvarları çini yazı ve yazı frizleriyle bezenmiştir. Kapının karşısındaki duvarda Sultan I. Mahmud’un yeşil çinilerle bordürlenmiş somakiden tuğrası yer almaktadır. Kütüphanenin okuma bölümünde üzerinde kitap okunan, yazı yazılan, bazıları açılıp kapanabilen, alçak, küçük masa şeklinde sedef kakma tekniği ile süslü ahşaptan rahleler ile Kur'an-ı Kerim'lerin içinde korunduğu iki adet sedef, fildişi kaplamalı Kur'an mahfazası bulunmaktadır. Kütüphanede 16,17 ve 18’inci yüzyıllara ait İznik, Kütahya, Tekfur Sarayı çinileri bir arada kullanılmıştır. Hazine-i Kutub’daki 16’ncı yüzyıl İznik çinileriyle, koridorda aynı yüzyıla ait bahar açmış çiçek dalları kompozisyonu, Türk çini sanatının en güzel örnekleridir. Kütüphane tamamlandıktan sonra Sultan I. Mahmud, Galata Saray-ı Hümayun’daki kitapları buraya göndermiş; ayrıca Topkapı Sarayı Hazine-i Hümayun’daki değerli kitapları da kendi mührü ile mühürletip buraya taşıtmıştır. Kütüphanede bulunan yaklaşık 5 bin el yazması kitap 1969 yılında Süleymaniye Kütüphanesi’ne taşınmıştır.
BEYAZIT KULESİ
Adres: Beyazıt Mah İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, 34452 Fatih/İstanbul
* İstanbul Üniversitesi'nin Merkez Kampüsü içinde yer alan Beyazıt Kulesi yangınları gözetlemek ve haber vermek amacıyla İstanbul'un Beyazıt semtinde 1749 yılında inşa edilmiştir. 85 metre yüksekliğine sahip olan kule başlangıçta ahşap olarak inşa edilmiş ancak 1756'daki Cibali yangınında yanmıştır. 1826'da yeniden yapılan kule yeniçeri ayaklanmasında tekrar yanmıştır. Beyazıt Kulesi üçünçü kez Sultan II.Mahmut döneminde 1828 yılında mimar Senekerim Balyan'a yaptırılmıştır.
BEYLERBEYİ SARAYI
Adres: Beylerbeyi, Abdullahağa Cd., 34676 Üsküdar/İstanbul
* Yapılar topluluğunun ana yapısı olan Beylerbeyi Sarayı, yüksek bir bodrum üzerine iki katlı ve kargir bir yapıdır. Yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilen yapı dikdörtgen bir zemin alanı üzerine oturmaktadır. Saray’ın güney kesimi Mabeyn-i Hümâyûn, kuzey kesimi ise Valide Sultan Dairesi olarak düzenlenmiştir. Her iki katta toplam 6 salon, 24 oda,1 hamam ve 1 banyo bulunmaktadır. Batı ve Doğu üsluplarının karıştırılması ile inşa edilen Beylerbeyi Sarayı, Harem ve Mabeyn bölümleri ile Türk evi plan özelliğini taşımaktadır. Yapının çatısı üstten bütün cephe kenarlarını gizleyen bir korkulukla gizlenmiştir. Sarayın planı eyvanlı merkezî sofa (hol) motifine dayanan bir plan kompozisyonuna sahiptir. Beylerbeyi Sarayı’ndaki şema, üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler; Mabeyn-i Hümâyûn, Yatak Dairesi (Hünkâr Dairesi) ve Valide Sultan Dairesi’dir. Valide Sultan Dairesi’nden hemen sonra gelen ve denize paralel olarak inşa edilen kadınefendiler ve ikballere ait esas Harem bölümü ise, ana yapıdan ayrı olarak inşa edilmiştir; bu yapı günümüze ulaşamamıştır. Mabeyn-i Hümâyûn’un giriş cephesi, Neo-barok vurgunun daha belirgin olduğu bir düzenleme göstermektedir. Sarayın kitle ve cepheleri gibi iç mekân düzenlemeleri de seçmeci bir anlayışla şekillendirilmiştir.
BOZDOĞAN KEMERİ
Adres: Kalenderhane, 34083 Fatih/İstanbul
* Bozdoğan Kemeri ilk yapılışı hakkındaki bilgiler kesin değildir. Roma İmparatoru Hadrianus zamanında 123 yılına doğru İstanbul’da birtakım su tesislerinin yapıldığı bilinmekte, fakat Bozdoğan Kemeri’nin bunlarla ne derecede ilgili olduğu açık şekilde anlaşılmamaktadır. I. Konstantinos tarafından şehir 300’de yeniden kurulduktan sonra tesisler de yenilenmiştir. Genellikle kemerin Roma İmparatoru Valens (364-378) tarafından yaptırıldığı kabul edilir ve bu sebeple “Valens Su Kemeri” adıyla da anılır.
ÇİNİLİ KÖŞK
Adres: Cankurtaran Mahallesi, Gülhane, Osman Hamdibey Yokuşu, 34122 Fatih/İstanbul
* Arkeoloji Müzesi karşısındaki iki katlı, Fatih Sultan Mehmet`in Topkapı Sarayı'nda yaptırdığı ilk binadır. 1472 Tarihli yazlık köşk, sütunlarla hareketlendirilmiş cephesi, eyvanlı terası ve kesme çini dekoru ile Selçuklu tesirinde bir erken Osmanlı örneğidir. Giriş duvarında uzun kitabe yer almıştır. Giriş bölümü, üzeri kubbeli bir mekan olup, yanlarda tonozlu odalar yer vardır. 13-19 yüzyıl Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait seramik ve çiniler kronolojik sıralı sergilenmiştir 16 yüzyıl İznik yapımı çiniler müzenin önemli eserleridir. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1472 tarihinde yaptırılan köşk İstanbul`daki en eski Osmanlı sivil mimarlık örneklerinden birisidir. l875-1891 yılları arasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kullanılmıştır. l953 yılında Türk ve İslam eserlerinin sergilendiği Fatih Müzesi adı altında ziyarete açılmış, 1981 yılında konumu nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri`ne devredilmiştir.
DOLMABAHÇE SARAYI
Adres: Vişnezade, Dolmabahçe Cd., 34357 Beşiktaş/İstanbul
* Evliya Çelebi, Dolmabahçe Sarayı’nın bugünkü yerinde Yavuz Sultan Selim’in bir köşk yaptırdığını yazar. I. Ahmet zamanında, mekân taşla doldurulur ve köşk büyütülür. Sarayın ve yerleşimin adı buradan gelir. 19'uncu yüzyılda II. Mahmut aynı yerde yeni bir saray inşa ettirir. Bugünkü yapı ise 1842 yılında I. Abdülmecit tarafından, Karabet Balyan’a inşa ettirilir. Yapımı 1853 senesine kadar devam eden saray Abdülmecit’in ikamet ettiği yer olmasının yanı sıra resmî işleri de gördüğü mekândır. Abdülmecit’ten sonra kardeşi Abdülaziz de bu sarayda yaşamıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün İstanbul’daki Cumhurbaşkanlığı Konutu olan Dolmabahçe Sarayı, 10 Kasım 1938 tarihinde Atatürk’ün öldüğü yer olması münasebetiyle Cumhuriyet tarihinde ayrı bir öneme sahiptir.
EYÜP SULTAN CAMİ
Adres: Eyüp Merkez, 34050 Eyüpsultan/İstanbul
* Eyüp Sultan Camiisi Eyüp Sultan Camii dikdörtgen planda, mihrabı çıkıntılıdır. Merkez kubbe altı sütun ve iki filayağına müstenit kemerlere yaslanır, etrafında yarım kubbe, ortasında Eyüp Sultan türbesi, sandukasının ayak ucunda bir pınar, avlu ortasında asırlık bir çınar bulunmaktadır. Yapıldığı yıl olan 1458'den sonra birçok kez tamir gören caminin minarelerinin boyu önceleri kısaydı, 1733'de yeni uzun minareler yapıldı. 1823'de deniz tarafındaki minare, yıldırımla hasar gördügü için yeniden inşa edildi. Cümle kapısı önündeki Sinan Paşa Kasrı 1798'de yıktırılmıştır. Yerinde ulu bir çınar ağacı gölgesinde etrafı parmaklıklı bir set ve çimen sofa vardır. Parmaklığın dört köşesinde dört çeşmecik bulunur. Bunlara hacat çeşmeleri, kısmet çeşmeleri denir. Tamir edildikten sonra camiyi açıp namaz kılan Sultan III. Selim Mevlevi olduğu için parmaklıkların üzerinde mevlevi sikkeleri bulunur. Dış avlunun caddeye açılan iki kapısı vardır. İç avlu 12 sütuna müstenit 13 kubbelidir. Avlunun ortası şadırvandır. Türbe tek kubbeli, 8 köşelidir. Türbe girişinde nakş-ı kadem-i saadet, sağında sebil bulunur.
GALATA KULESİ
Adres: Bereketzade, 34421 Beyoğlu/İstanbul
* Dünyanın en eski kuleleri arasında sayılan ve İstanbul’un sembollerinden biri olan Galata Kulesi, 2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilmiştir. İstanbul’un siluetini oluşturan en önemli yapılardan biri olan Galata Kulesi, uzun dönem yangın gözetleme kulesi olarak kullanıldı ve Galata Yangın Kulesi olarak adlandırıldı. On yedinci yüzyılda Hezarfen Ahmet Çelebi, uçuş denemeleri yaptığı Galata Kulesinden, tahtadan yapılan kanatları sırtına bağlayarak gerçekleştirdiği uçuşunu Üsküdar’da tamamladıktan sonra kuleye olan ilginin giderek arttığı bilinmektedir. Galata Kulesi ilk olarak Bizans İmparatoru Justinianos tarafından MS 507 - 508 yılında inşa edilmiştir. Günümüzdeki kuleyi 1348 - 49 yılında Cenevizliler yeniden inşa etmiştir. Kule 1445 - 46 yılları arasında yükseltilmiştir. 1500'lü yıllarda depremden zarar görerek Mimar Murad bin Hayreddin tarafından onarılmıştır. III. Selim döneminde kule onarıldıktan sonra, kulenin üst katına bir cumba eklenir. 1831'de kule bir yangın daha geçirir, II. Mahmut kulenin üzerine iki kat daha çıkar ve külah biçiminde olan ünlü dam örtüsüyle kulenin tepesi kapatılır. 1967'de onarım gören kule, 2020 yılında tekrar restore edilir. Galata Kulesi yığma moloz taş örgü sistemde inşa edilmiştir. Dış cephe taş örgüdür. Girişteki kitabede 16 mısralık methiye II. Mahmut döneminde yapıldığı için onun adına yazıldığı düşünülmektedir. Kapının üzerindeki yuvarlak kemerli pencere askerlerin gözetleme yeri idi. Yüksek giriş katından sonra dokuz katlı bir yapıdır. Silindirik gövdesi üzerindeki pencereler tuğla örgülü yuvarlak kemerlidir. Külah çatının hemen altındaki son iki katın gelişimi silindirik gövdeyi çevreleyen profilli silmelerle vurgulanmıştır. Külah çatının altındaki katı sarmalayan, metal süslemeli şebekeli seyir balkonu mevcuttur. Alt katında ise derin nişli payelere oturan yuvarlak kemerler ve içerisinde tuğla örgü yuvarlak kemerli pencereler mevcuttur. Bugün yapının üçüncü kata kadar olan kısmının Ceneviz, diğer katlarının Osmanlı karakteri taşıdığı gözlenmektedir. Yapı günümüzde sosyal ve kültürel faaliyetler için kullanılmaktadır.
İSTANBUL AKVARYUM
Adres: Şenlikköy, Yeşilköy Halkalı Cd. No:93, 34153 Florya/İstanbul
* Dünyanın En Büyük Tematik Akvaryumu, Dünya denizlerinde yaşayan balık türlerinin içinde bulunduğu, kendi türündeki akvaryumlarla kıyaslandığında; gezi güzergahı, temalandırma, interaktiflik, yağmur ormanı ve yeni nesil teknolojisiyle dünyanın en yenisidir. İstanbul Akvaryum; hacmiyle, içerisinde barındırdığı canlı çeşidiyle, gezi güzergahlarındaki aktiviteleriyle dünya çapındaki tüm akvaryumlar içerisinde önemli bir konuma sahiptir. Kendi alanında ‘ilk’leri ve ‘en’leri olan bir proje. Ziyaretçiler, coğrafi bir rotayı takip ederek Karadeniz ile başlayan ve Pasifik’e kadar uzanan toplam 16 tema ve 1 adet yağmur ormanından oluşan güzergahta yolculuk yapmaktadırlar. Alanların temalandırılmasında o alanın kültürel, coğrafi, tarihsel ve mimari özellikleri, buna uygun dekoratif unsurlar, interaktif oyunlar, filmler ve alan hakkında detaylı bilgilerin verildiği görsel grafikler yer alıyor. Alanların, ses ve ışıklandırma sistemleri de bu temalandırmaya uygun olarak düzenlenmiştir. İstanbul Akvaryum, her anlamda uluslararası standartlarda ve alanında uzman kişiler tarafından yönetilmektedir. İstanbul Akvaryum’da bulunan tüm canlılar, doğal ortamlarına en yakın koşullarda yaşamlarını sürdürmektedirler.
KAPALI ÇARŞI
Adres: Beyazıt, 34126 Fatih/İstanbul
* Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’da yer alan Kapalıçarşı’nın tarihi 15'inci yüzyılın ortalarına Fatih Sultan Mehmet Dönemi’ne kadar gider. Osmanlı kurumlarını ayakta tutan en önemli uygulamalardan olan vakıf sistemine göre camilerin tamir ve bakım masrafları gibi çeşitli ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için gelir getirici bir başka yapı meydana getirilirdi. Bu gelir getirici yapıların en önemlileri çarşılar olup Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya’ya gelir getirmesi için inşa edilen yapılarla 1461 yılında Kapalıçarşı’nın da temeli atılmış ve yıllar içinde yapılan eklemelerle giderek büyümüştür. Zamanla tüm bölgenin en önemli ticari merkezi haline gelen, İstanbul’un en zengin esnaflarına ev sahipliği yapan, dünyanın her yerinden gelen mücevherlerin ve kıymetli takıların ticaretinin yapıldığı Kapalıçarşı, bu yıllarda bir banka ve finans merkezi gibi de hizmet vermiştir. Aynı zamanda İstanbul’u ve Avrupalıların gözündeki Doğu yaşamını en iyi biçimde yansıtan yerlerden biri olarak görülmesi nedeniyle çok sayıda seyahat kitabında ve ressamların tablolarında yer etmesi Kapalıçarşı’nın tarihi ve kültürel önemini de kanıtlamaktadır. Dünyanın yalnızca en eski değil en büyük alışveriş merkezi olarak da tanımlanan Kapalıçarşı, 45 bin metrekarelik bir alan üzerine kuruludur ve tam 3.600 dükkânı barındırmaktadır. Bu sayının bile üstünde dükkâna sahip olduğu ve daha geniş bir alanı kapladığı Osmanlı Dönemi’nde ekonominin kalbinin attığı yer olan Kapalıçarşı, günümüzde İstanbul’a gelen ve alışveriş yapmak isteyenlerin ilk uğrak noktasıdır. Ziyaretçi sayısı bazen günde 500 bin kişiyi dahi bulmaktadır. Burada halıdan çantaya, tekstil ürünlerinden altın ve gümüş takılara, antikalardan çinilere ve anılarınızı sonsuza kadar yaşatacak hediyelik eşyalara kadar her şeyi bulabilmeniz mümkündür. Tüm gününüzü yalnızca gezintiye ayırsanız dahi her yerini keşfetmenin mümkün olamayacağı büyüklükteki Kapalıçarşı, İstanbul’un tamamı gibi yeniyle eskiyi, gelenekselle moderni bir arada barındırmaktadır. Bu yüzden satılan bazı ürünler Osmanlı Dönemi mirası, bazıları ise modern dünyanın getirileri olarak nitelendirilebilir. Kapalıçarşı’nın yakın çevresinde de alışveriş yapılabilecek pek çok yer vardır. Çarşı ile Nur-u Osmaniye Camisi arasında uzanan caddede başta halıcılar olmak üzere otantik malzemeler satan dükkânlar sıralanmış durumdadır. Sultan Ahmet Camisi’nin arkasında yer alan Arasta Çarşısı’nda el yapımı hediyelikler bulabilirsiniz. Sultanahmet ve çevresi de el işi hediyelik ürünlerin dışında farklı ürünlerin tamamını bir arada görebileceğiniz bir diğer yerdir. Eski kitap meraklılarına ise Beyazıt Camisi ve Kapalı Çarşı arasında kalan Sahaflar Çarşısı’nı ziyaret etmelerini tavsiye ediyoruz.
KIZ KULESİ
Adres: Salacak Mevkii, 34668 Üsküdar/İstanbul
* Boğaz manzarasının vazgeçilmez yerlerinden biri de kuşkusuz Kız Kulesi'dir. Salacak açıklarındaki küçücük bir adanın üzerine inşa edilmiş olan kule, pek çok efsaneye konu olmaktadır. Bunlardan biri ve en bilineni, kuleye adını da vermiş olan (Leander's Tower) Leandros efsanesi'dir. Aralarındaki denize meydan okuyan aşıklar Leondros ve Hero'nun hikayesi trajediyle bitecektir. Fırtınalı bir gecede, Leondros, kulede ışık yandığını görünce sevgilisi Hero'nun kendisini çağırdığını düşünür ve denize atlar. Oysaki bu kez ışığı yakan Hero değil, aşıkların her gece gizlice buluştuğunu anlayan bir başkasıdır ve ışığı söndürüverir. Leondros, boğazın dalgalarına gömülür; bunun acısına dayanamayan Hero ise kuleden atlayarak hayatına son verir. Efsanenin sonunda aşıklar adına kulenin olduğu yere bir deniz feneri yapılır. Tarihi MÖ 24 yılına dek uzanan Kız Kulesi, uzun tarihi boyunca savunma kalesi, sürgün istasyonu, hapishane, karantina odası, radyo istasyonu, vergi noktası ve deniz feneri olarak kullanılmıştır.
MINIATURK
Adres: Örnektepe, İmrahor Cd. No:7, 34445 Beyoğlu/İstanbul
* 30 Haziran 2001 tarihinde temeli atılan Türkiye'nin ilk minyatür parkı olan Miniaturk, 2 Mayıs 2003 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından büyük bir törenle ziyarete açılmıştır. Toplam 60 bin metrekare alan üzerine kurulan Miniaturk'te, 15 bin metrekare maket alanı, 40 bin metrekare yeşil ve açık alan, 3 bin 500 metrekare kapalı alan, 2.000 metrekare havuz ve suyolu, 500 araçlık otopark yer almaktadır. Eş zamanlı yürütülen proje koordinasyonu sayesinde 22 ay gibi kısa bir sürede tamamlanan Miniaturk, dünyanın en geniş maket alanına sahip ve en kısa sürede tamamlanan minyatür kentidir. Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilmiş eserlerin 1/25 ölçekli maketlerinin yer aldığı Miniaturk'te, 57 eser İstanbul'dan, 51 eser Anadolu'dan, 12 eser ise bugün Türkiye sınırları dışında kalan Osmanlı coğrafyasından olmak üzere, toplam 120 sabit eser sergilenmektedir. Ancak daha sonraki eklemeler dikkate alınarak rezerv alanları da oluşturulmuştur. Altyapı, sonradan yapılabilecek eklemeler de göz önüne alınarak düzenlenmiştir. Böylelikle Miniaturk, bir anlamda, planlı kentleşmeye örnek oluşturarak büyümeye devam edecektir. Maketler yurtiçinde 10, yurtdışında 3 atölye olmak üzere toplam 13 atölyede üretilmiştir. Atölyeler dışında Yıldız Teknik Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Döner Sermaye İşletmeleri’nde de Miniaturk için üretimler gerçekleştirilmiştir. Maket yapımında sanayide kullanılan plastik bazlı, açık hava şartlarına uygun malzeme kullanılmıştır. Maketler yerlerine yerleştirilmeden önce, Miniaturk Test Alanı’nda bekletilerek açık hava şartlarına uygunluğu bir kez daha test edilmiştir. Ayasofya'dan Selimiye'ye, Rumeli Hisarı'ndan Galata Kulesi'ne, Safranbolu Evleri'nden Sümeli (Sümela) Manastırı'na, Kubbet-üs Sahra'dan Nemrut Dağı Kalıntıları'na kadar pek çok kültür ve medeniyetin izlerinin bir araya getirildiği parkta, bugün artık yerlerinde olmayan Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi, Ecyad Kalesi gibi eserler de yeniden canlandırılmıştır. Anadolu ve çevresinde hüküm sürmüş, izler bırakmış her medeniyetin Miniaturk'te yer almasına özen gösterilmiştir. Miniaturk ile Antik Çağ'dan Bizans'a, Selçuklu'dan Osmanlı'ya, 3 bin yıllık yaşanmışlığın izleri Haliç kıyısına taşınmıştır. Miniaturk'te yer alacak eserlerin seçimi Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Doç. Dr. Ahmet Haluk Dursun'un danışmanlığında bir kurul tarafından yapıldı. Seçimde eserlerin maketi yapılabilir nitelikte olmalarına özen gösterilmiş ve her biri ait oldukları teknolojisini, sanatını ve kültürünü yansıtan, binlerce yıldır ağır istilâlara, savaşlara ve yıkımlara tanık olan bir coğrafyada hiçbir uygarlığın, sırf daha öncekiler yaptı diye yok etmeye kalkışmadan, koruduğu, onardığı, yaşattığı eserler Miniaturk'te maketleriyle yer almaktadır.
PIERRE LOTI KAHVESİ
Adres: Eyüp Merkez, Karyağdı Sk. No:20, 34050 Eyüpsultan/İstanbul
* 14.Ocak.1850 / 10.Haziran.1923 - Yakın dönem Fransız Edebiyatı'nın önemli yazarlarından biri olan Pierre Loti istanbul yakın tarihinde de yer alan bir yazardır. 1850 yılında Fransa'nın Rochefort Kenti'nde Protestan bir ailenin en küçüğü olarak doğdu. 17 yaşında Fransız Deniz Kuvvetleri'ne girdi. Denizcilik eğitimini tamamladıktan sonra 1881'de yüzbaşı oldu ve ilerleyen yıllarda da terfi ederek albaylığa kadar yükseldi. Ortadoğu ve Uzakdoğu'da bulundu. Bir deniz subayı olarak romanlarında konu ettiği yabancı kültürünü pek çok yer gezerek tanıma fırsatını buldu. Bu yolculuklarında edindiği deneyimlerini ve gözlemlerini daha sonra kitaplarına yansıttı. 1879'da ilk romanı olan ve o dönemin Osmanlı Türkiye'sinden kesitler veren Aziyade 'nin yayınlanmasının ardından 1886'da İzlanda Balıkçısı'nı yayınladı. Loti, kendini edebiyat çevresine kabul ettirmiş bir yazar oldu. Birçok kez İstanbul'da bulunmuş olan Pierre Loti, İstanbul'a ilk kez 1876 yılında bir Fransız gemisiyle, görevli subay olarak geldi. Loti, Osmanlı yaşam biçiminden etkilendi ve pek çok eserinde bu etkiyi gösterdi. Aziyade adlı romanına adını veren kadınla burda tanıştı. İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Eyüp'te yaşadı. İstanbul'a hayran olan Pierre Loti, kendisini her zaman Türk dostu olarak nitelendirdi. Loti 10 Haziran 1923’te Handaye’de öldü. Oleron Adası'na atalarının mezarlarının yanına gömüldü.
SULTAN AHMET CAMİSİ
Adres: Binbirdirek, At Meydanı Cd No:10, 34122 Fatih/İstanbul
* Sultan Ahmet Camisi Sultan I. Ahmet tarafından 17'nci yüzyılda, Mimar Sinan'ın yetiştirdiği öğrencilerden biri olan Sedefkar Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır. Caminin duvarlarında mavi renkli İznik çinileri yoğun bir şekilde bulunduğu için cami, Mavi Camii (Blue Mosque) olarak da bilinmektedir. Caminin duvarlarında 21 bin 43 adet göz alıcı İznik Çinisi bulunmaktadır. Alt sıra pencere üstlerinden başlayarak üçüncü sıra pencere altlarına kadar duvar yüzeyleri çinilerle kaplanmıştır. Özellikle mahfil duvarlarında yer alan çiniler mekân içinde gözü yormayacak şekilde yerleştirilmiştir. Sultan Ahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır. Sultan I. Ahmet'in mezarı da cami bahçesine bitişik biçimde inşa edilmiştir.
SÜLEYMANİYE CAMİSİ
Adres: Süleymaniye, Prof. Sıddık Sami Onar Cd. No:1, 34116 Fatih/İstanbul
* Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olarak tanımladığı Süleymaniye Camisi, Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle 1551-1558 yılları arasında yapılmıştır. Süleymaniye Camisi, Klasik Osmanlı Mimarisi'nin en önemli örneklerinden birisidir. İkisi üç şerefeli, ikisi de iki şerefeli olmak üzere dört minareye sahip olan caminin kubbesi 53 metre yüksekliğindedir. İstanbul'un en güzel yerlerinden birinde inşasına başlanan mabedin temeline ilk taşı, büyük alim Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin koyduğu rivayet edilir. Mabedin bir ana kubbesi, iki yarım kubbesi ve iki çeyrek kubbesi ile on küçük kubbesi vardır. Ana kubbe dört fil ayağına; kubbe kemerleri ise, dört büyük granit sütuna istinat etmektedir. 32 pencereli kubbe 27,25 metre çapında ve yerden 53 metre yüksekliktedir. Sedanın (sesin) aksini kuvvetlendirmek için kubbenin içine ve köşelere, ağzı iç tarafa açık bir şekilde yerleştirilen 50 cm boyunda 64 küp bulunmakta, bu sayede hassas bir akustik meydana gelmektedir. Yaklaşık 3 bin 500 metrekarelik iç alana sahip olan caminin uzunluğu 59, eni 58 metre olup 238 pencereden ışık almaktadır. Granit ve mermer sütunlara dayanan hünkâr ve müezzin mahfili, minber ve mihrap işçilikleriyle dikkati çekmektedir. Müezzin mahfilinin sağında madeni şebekelerle çevrili bulunan bölüm, 1918 yılına kadar kütüphane olarak kullanılmış; mevcut kitaplar aynı tarihte, Süleymaniye Medreseleri'nde tesis edilen Umumi Kütüphane'ye nakledilmiştir. Beş kapısı bulunan caminin ön kısmında, mihrabın üstünde renkli pencereler bulunmaktadır. Devrin tanınmış üstadı İbrahim Usta'nın eseri olan söz konusu pencereler, camlarından giren güneş ışığını Mimar Sinan Şehper-i Cibril'e (Cebrail’in Kanatları) benzetmektedir. Cami içinde çok kıymetli dört büyük granit sütun bulunmaktadır ve bunlar: İskenderiye, Baalbek, İstanbul’daki Kıztaşı ve Saray-ı Amire'den alınarak camiye getirilmiştir. Her biri 9,02 metre yüksekliğinde 1,14 metre çapında ve 40-50 ton olan bu dört sütunu Mimar Sinan, Dört Halife'ye benzetmektedir. Mabedin zemini mermerlerle döşenmiş ve etrafı 28 kubbeli revaklarla çevrilmiş üç kapılı geniş bir iç avlusu vardır. Mezkûr kubbe kemerleri 24 sütuna dayanmakta olup 12 tanesi granit, 10 tanesi mermer ve iki tanesi de somaki mermer sütunlardır. Caminin kendi haşmetine uygun tarzda yapılan dört minaresi ve on şerefesi bulunmaktadır. Minarenin ikisi üçer şerefeli diğer ikisi ise ikişer şerefelidir. "Cami minareleri" ve "Harem Minareleri" diye adlandırılan minareler, Kanuni’nin, İstanbul'un fethiyle dördüncü padişah; on şerefe de Osmanlı İmparatorluğu'nun 10. padişahı olduğuna işaret etmektedir. Semaya doğru yükselen minareler iki elini kaldırarak dua eden bir kişiye benzemektedir. Camideki yazılar, meşhur hattat Ahmet Karahisarî ve talebesi Hasan Çelebi'nin eseridir. Daha sonra Kazasker Mustafa Efendi de bazı yazılar ilave etmiştir. Yazıların birkaç tanesi dışında tümünün metni Kur'an-ı Kerim'den alınmış, ustalıklı bir şekilde işlenmiştir. İç avludan camiye girilen kapının üzerinde yazılan kitabe, sağ-orta-sol olmak üzere üç bölüme ayrılır. Birinci bölümde Kanuni’nin vasıfları sayılmakta, ikinci bölümde onun şeceresi (soyu) silsile halinde belirtilmekte, üçüncü bölümde ise saltanatın devamına ve geçmişlerin ruhlarına duadan sonra mabedin üstün nitelikleri hangi niyetle ve ne zaman yapıldığı belirtilmektedir. Mihrabın önündeki türbe, kendi parasıyla cami inşa ettiren Kanuni Sultan Süleyman'a, yanındaki türbe de eşi Hürrem Sultan'a aittir. Yaklaşık 6 bin metrekarelik alana sahip olan cami bahçesinin 11 kapısı bulunmaktadır. Bahçenin etrafında Süleymaniye Medreseleri diye meşhur olan beşi lise seviyesinde, biri fakülte biriside ihtisas bölümü olmak üzere yedi medrese tesis edilmiştir. Caminin sağ tarafında bulunan binalar, Evvel ve Sani medreseleri ile Sibyan Mektebi iken daha sonra Süleymaniye Kütetüphanesi'ne tebdil edilmiş (değiştirilmiş), bir bölümü de çocuk kütüphanesi olmuştur. Köşede bulunan tıp medresesi, doğum evi olarak, onun karşısındaki bimarhane ise askeri matbaa iken şu an kız Kur'an kursu olarak hizmet vermektedir. Caminin kuzey cihetindeki binalar, önceleri imarethane iken daha sonra Türk-İslam Eserleri müzesi olarak kullanılmış ve 1984 yılında Süleymaniye Kütüphanesi'ne devredilmiştir.
TOPKAPI SARAYI
Adres: Cankurtaran, 34122 Fatih/İstanbul
* Topkapı Sarayı, Osmanlı Sultanlarının ikametgâhı, devletin yönetim ve eğitim merkezidir. İstanbul fatihi Sultan II. Mehmed tarafından 1460-1478 tarihleri arasında yaptırılmış olan ve zaman içerisinde bazı ilavelerin yapıldığı sarayda, Osmanlı padişahları ve Saray halkı 19'uncu yüzyıl ortalarına kadar ikamet etmiştir. Topkapı Sarayı, Osmanlı monarşisi 1922’de kaldırıldıktan sonra, 3 Nisan 1924’te Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle müzeye dönüştürülmüştür. Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra Beyazıt’ta bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu yerde, daha sonra “Eski Saray” olarak anılacak olan bir saray yaptırmıştır. Fatih, bu ilk saraydan sonra, önce Çinili Köşk’ü, ardından da yapımı tamamlandığında yerleşecek olduğu Topkapı Sarayı’nı inşa ettirmiştir. Fatih, bu saraya Osmanlıca'da “Yeni Saray” anlamına gelen “Saray-ı Cedid” ismini vermiştir. Yeni Saray’a Topkapı Sarayı denmesi ise şöyle gerçekleşmiştir: Sultan I. Mahmud tarafından Bizans surlarının yakınına yaptırılan ve önündeki selam topları nedeniyle “Topkapusu Sahil Sarayı” denilen büyük ahşap sahil sarayı bir yangında tamamen kül olunca, bu sarayın ismi yeni saraya verilmiştir. Yüzyıllarca gelişen ve büyüyen Topkapı Sarayı’nın planının belirlenmesinde Osmanlı devlet felsefesi ile Saray-tebaa ilişkilerinin büyük rolü olmuştur. Ayrıca Topkapı’nın ilk inşa edildiği dönemde, Fatih Sultan Mehmed’in babası Sultan II. Murad’ın Tunca Nehri kenarında yaptırmış olduğu ve günümüze sadece kalıntıları ulaşan Edirne Sarayı’nın planından olduğu kadar ihtişamından da esinlenildiği bilinmektedir. Topkapı Sarayı, mütevazı bir saraydır; imparatorluğun büyük harcamaları daha çok muhteşem camiler, kışlalar, köprüler, kervansaraylar ve konaklama tesisleri için yapılmıştır. 16. yüzyılın ünlü mimarı Mimar Sinan bile bu sarayda sadece bir bölüm inşa etmiştir. Ama sarayın kendine özgü binaları, nefis çinileri ve tabiatla iç içe geçmiş yapısı kadar, Sarayburnu’ndaki konumu da ona doğal bir güzellik ve ihtişam verir. Topkapı Sarayı’nın olağanüstü zenginlikteki koleksiyonları ve son derece ilgi çekici hikâyelerle örülü tarihi bu sarayı dünyanın en görülmeye değer saraylarından biri kılar. İmparatorluk Hazinesi, Avrupa Porselenleri ve Camları, Bakır ve Tombak Mutfak Eşyası, Çin ve Japon Porselenleri, Gümüşler, Hırka-i Saadet Dairesi ve Kutsal Emanetler, İstanbul Cam ve Porselenleri, Padişah Elbiseleri, Padişah portreleri ve resim koleksiyonu, Silahlar müzede sergilenen değerli koleksiyonlar arasındadır.
VIALAND TEMA PARKI
Adres: Yeşilpınar, Şht. Metin Kaya Sk. No: 11/1, 34065 Eyüpsultan/İstanbul
* İstanbul Avrupa yakasında Eyüp'te yaklaşık 600 dönümlük bir arazide bulunan Vialand; temalı parkı, alışveriş caddelerinden oluşan AVM’si, konsept mağazaları ve büyük etkinlik alanları ile Türkiye'nin dünya standartlarındaki ilk temalı parkı konumundadır ve İstanbul'un özellikle çocuklu aileler için en popüler gezilecek yerlerinden birisidir.
YEREBATAN SARNICI
Adres: Alemdar, Yerebatan Cd. 1/3, 34110 Fatih/İstanbul
* 532 yılında İmparator Justinianus tarafından inşa ettirilen Yerebatan Sarnıcı Stoa Bazilikası'nın altında yer aldığı için Bazilika Sarnıcı olarak da bilinir. Sarnıç, uzunluğu 140 metre genişliği 70 metre dikdörtgen biçimde bir alanı kapsayan dev bir yapıdır. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her sırada 28 tane 12 sıra meydana getirirler.
* Kaynak: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı